2018 Muhasebesi, Kendim ve Blog Hakkında Değerlendirmem

2
120

Merhaba, 2019 yılın kutlu mutlu sağlıklı olsun. 2018 senin için nasıl geçti bilmiyorum ancak benim için yeniliklerle geçti. Mesela, kızım oldu. En büyük değişiklik buydu. Evet, fotoğrafa az zaman ayırabildim, ama bu beni çok da üzmedi nasılsa güzel bir bahanem var di mi?

2018’in bir muhasebesini yapmam lazım dedim bugün kendi kendime. Plan yapmadan ilerlemek doğru değil pek tabi ki. Bunu biliyorsun di mi? Şimdiye kadar bloğum için çok plan yapmadım, bak ben bilmiyormuşum ama bir yerden başladım öğrenmeye. Sanırım geç değildir. Şimdiye kadar gönlümden geçtiği gibi ilerledim. Beni motive eden kısmı, yaptığım incelediğim ve öğrendiklerimi seninle paylaşmak ve senden de buna bir katkı görebilmek(ti). Katkın, yorumla olabilir mesela. Düzeltirsin, eklersin veya akıl verirsin “şu şöyle değil, bak şurda böyle birşey var onu gördün mü” gibi. Ama sağolasın sen pek öyle değilsin. Yani sen değil de, az önce okuyan öyle değil. Sen öyle şey yapmazsın. Aslında bunu kabahatlisi sen değilsin belki de. Suç benimdir, suçlu lazımsa. Demek ki öyle bir iletişim kuramadık, kuramamışım. Aslında seninle iletişim kurmayı istedim, ama sana gösteremedim demek ki. Çok gizli kalıyorum belkide. Kurumsal hayatın verdiği “kurumsallık zımbırtısı” çok yapışmış olabilir üstüme, bunu bilemiyorum gerçekten.

Kimim ben? Belki tanışırsak sen de seversin 🙂 Ben şehir plancısı mimarlık fakültesi mezunu gayrimenkul değerleme uzmanıyım. Tam zamanlı işim, gayrimenkullere değer biçmek. 2005 yılından beri bu işi yapıyorum. Phardon ise benim hobim. Oyuncağım. Fotoğraf ve sonrasında video hayatıma 2006 yılında, yoğun bir iş gününde girdi. 1998’den beri çektiğim fotoğrafı daha düzenli yapmak daha doğrusu öğrenerek yapmak istedim. Erkan abi, bana Muammer Yanmaz’ı önerdi. Muammer ile Erkan çocukluk arkadaşı olunca, Muammer’de bana her zaman samimi davrandı ve öylece 40 Haramiler dünyasına girdim. Dünya dediğim doğrudur, dünya gibi kocaman ve kalabalıktır. Tek farkı ise, 40 haramiler samimidir dünya pek öyle değil artık.

İşte o gün bugün fotoğraf hayatımda hobi olarak gidiyor. Makinesiz tatile, sağa-sola gitmek istemem. Etrafımdaki dostlarımı da belki fotoğraf çekicem derken, üzmüş olabilirim. Ama ailem (annem-babam-eşim) hep destek oldu, fazlasıyla anlayış gösterdiler ve gösteriyorlar. Yani hala bıkmadılar benden.

Bir çok sitede paylaşımlar yaptım eskiden Fotokritik vardı, sonra NetFotoğraf, FlickR, DeviantArt, Behance, 500px derken bugünlere geldim. Sonra Instagramı denedim. Ama şunu anladım, -bunları okuyunca sen de anlamışsındır- bu siteler geçip gidiyor. Hele ki Instagram gibi arama motorlarınca indekslenmeyen sitelere yaptığın yatırımlar -emeklerimi bir yere harcıyorsam bu da bir yatırım sayılır değil mi?- hep boşa gidiyor. Bu sebeple kendime bu bloğu açtım. Aslında adı başta celalerdogdu.com idi. Ancak zamanla adım internette arandıkça daha çok hobim olan site, işimin önüne geçiyor diye bunu farklı bir isimle yapayım insanlar karıştırmasın dedim. Facebook’ta yaptığım paylaşımlar sonunda beni fotoğrafçı sanan ilkokul, ortaokul ve lise arkadaşlarım vardı. Bu iş yanlış yere gidiyor diye düşündüm ve ben buna bir isim bulayım dedim. Phardon bu şekilde doğdu. Ne demek mi? Phardon! “Şakalar gülmeler” gırla gitsin burda, içinden çıkılmayacak paradoksa girilsin phardon-pardon karmaşası ile. Çok anlamlı bir kelime değil. Biliyosun bu işleri, önce .com’u boş olacak. Sonra hatırda kalacak, başkası almamış olacak, aman tescilini de yapayım derken, “uydurdum” işte. Rahatlamışsındır, söylettiğin için belki ama gerçek bu. Ama kaba etimden uydurmadım, teknik var arkasında. Anlatayım ikna olursun ph:photography ar:architect d:design on:açık-live “mimarlık fotoğraf tasarım işte şimdi yayında” dedim ve bu ismi buldum, yersen. Sence kötü mü? Ben alıştım, sevdim. Hem artık Türk Patent’ten tescili bile var.

Bu blogtaki ilk yazıyı 2013 Ekim ayında yazmışım. O günden bugüne tam 202 yazı yayınlamışım, sanırım 7-8 tanesi hariç, hepsi benim yazılarım. 7-8 yazıyı Ardıl, Fatih, Şafak ve Nazan yazdı. Ben daha kollektif bir mecra olsun istedim ancak hayat telaşesi be! Herkes zaman ayıramıyor. Zaman zaman yazsalar da ben mutlu oluyorum katkılarını gördükçe. Ama gördüğün gibi asıl itekleyen ben oluyorum bu durumda.

Çok mu uzattım, yoksa hoşuna gidiyor mu okumak bilmiyorum. Bir ses ver de anlayım, yorum yaparsın aşağıya. Devam ediyorum anlatmaya.

Şimdi geliyorum 2018 yılında ne yapmışım sorusuna cevap aramaya. 23 tane yazı yayınlamışım bunların 10-12 tanesi YouTube’da videolarını çektiğim içeriklerin tanıtımı veya tam metinleri şeklinde. Yani iki mecraya hitap etsin diye içim içimi yerken yorulduğum içerikler bunlar. Geri kalan 11 tanesi ise, bloga özel içerikler. Aslında verimsiz bir yıl olmuş diye düşünüyorum. Sayısal çokluk belki önemli değil biliyorum ama iletişim için harcadığım facebook ve instagram zamanlarını buraya ayırsaydım belki daha faydalı olurdu. Sen de bu ikileme düşmüyor musun zaman zaman? Belki blog vs gibi bir platformun yoksa, instagram iyi bir seçenek olabilir. Ama ben şuraya takılmış durumdayım, instagram bugün var yarın yok ve içeriklerin “çok hızlı harcanıyor” be arkadaş.

2018 yılının blog açısından muhasebesini yapmak istiyorum. Seninle de paylaşıyorum belki bir fikrin vardır ve dersin ki “arkadaşım o zaman bunu şöyle yapman lazım” ben de dinlerim elbet. 23 adet yazımın olduğu blogum 22516 kişi tarafından ziyaret edilmiş. Bunlar genelde farklı kişiler, bu kişiler 25519 defa gelmiş. 1,13 ziyaret yapmış okuyucular. Burdan çıkardığım sonuç, sadakat sıfır. Demek ki sevmemişler. Gelmeye değer bulmamışlar, yazıklar olsun onlara.

Gelen okuyucular, 34519 sayfama bakmış. Kişi bazında bakarsam 1,53 sayfa okumuş gelenler. Bu da az, değil mi. Geldin siteye, niye o kadar az okudun? O kadar yazmışım. Demek ki, konu devamlılığı yok diyebilir miyim, ne dersin? Şöyle mi oldu acaba, okuyucu geldi, fotoğrafla ilgili okudu ama devamında başka yazıyı okumaya değer bulmadı. Olabilir mi?

Demografik olarak da bakalım, okuyucuların %67’si erkek ve %32’si kadın (etti mi sana %99 ahaha gerisi nerde). Yaşlarına bakarsak 25-34 yaş %38 ile en büyük kitle, sonra 18-24 %26, 35-44 %19 oranında. Türkiye %88 okuyucuların geldiği ülke. Bilgilerde 105 günlük veri yok, bu sebeple sayılar yanlış ama oranlar doğru:

Okuyucular nerede okumuşlar yazıları bir de buna bakıyorum ki %49 mobil cihaz kullanılmış:

En son istatistik verisinde de hangi sayfalar ne performans göstermiş diye baktığımda 5 yazının %40 okuma ile öne çıktığını görüyorum ki bu yazıları 2018’de yazmadım daha eski yazılarım:

Şimdi, takkeyi öne koyup düşünüyorum ne yapsam diye. Öncelike ne yapsam da çok okunsa değil düşüncem onu net söyleyebilirim. Okunur okunmaz çok sorun da değil. Bu bir yazılı kaynak, evde bir sürü kitap var okuyor musun hepsini? Bu da öyle olabilir. Herşey okunmayabilir ama amaç eğer faydalı olmak ve bu faydayı sağlarken enerjimi efektif kullanmaksa amacım, enerjimi ve vaktimi “doğru kanalize etmeliyim” değil mi? Şimdi soruyorum, sen olsan naparsın? Fikrini merak ediyorum, çok düşünme ilk aklına gelenle çok düşündüğünü farklı zamanlarda yazabilirsin. Yazı burda, kaçmıyor bir yere.

Benim aklıma gelen, önce tasarım açısından senin okurken rahat edeceğin yazı büyüklüğü, rengi ve yerleşimler gibi detayları düşünmek olacak. Sonra mobilde nasıl okunuyor bunu da artık ele alacağım. Bir başka ama en önemli konu da “daha sevdiğim” ama “devamlı yapabildiğim” içeriklerimin üzerine düşmeyi düşünüyorum. Fotoğrafı daha ön plana çıkarmayı, daha fotoğraf konuşmayı ama teknolojiyle ilgili konuları da haber sitesi gibi olmadan bahsetmek istiyorum. Ne dersin?

2019 sana mutluluk ve sağlık getirsin. Ben burdayım, unutma burayı. Sevgiler.

0 0 votes
Article Rating
Subscribe
Bildir
guest

2 Yorum
Eskiler
En Yeniler Beğenilenler
Inline Feedbacks
View all comments
Safak Oncu
Editor
5 yıl önce

Merhaba, her zaman ozelde yazissam da bu sefer senin platformunu (dogal habitat mi desek) kullanayim ki okuyorsunuz ama yorum yapmiyorsunuz diye kulagimi cekme :). Hem belki baskalari da bunun uzerinden yorum yapar.
Uzun uzun her paragrafa yanit verilecek sekilde yazmissin ama ben sadede geleyim. Su soru tum yolu belirlemede en etkilisi sanirim “Siteyi kendin icin mi, baskalari icin mi yapiyorsun?”, ki bu soru bile kendi icinde yuzlerce farkli soru barindirmakta. Baskalari ise onlarin sevdigi, daha cok okudugu takip ettigi iceriklere yoneleceksin, bu sefer sen sevdigin ve istedigin icerigi paylasmamis olacaksin. Kendin icin ise keyif alarak urettigin daha samimi icerikler paylasacaksin fakat bu icerikler daha kucuk bir kitle tarafindan okunacak ve paylasilacak. Sonucta hangisi sana daha fazla haz veriyorsa o yoldan gidersin. Bu site ile ilgili amacin ne once ona karar vermek lazim…
Son paragraftaki degerlendirme ve secimlerin de bence gayet yerli yerinde. Icerikle ilgili degisiklige tam karar vermeden once platformun kullanicilarina yonelik okunurlugu arttirma (mobilde daha rahat okunmasi ve tasarim degisiklikleri) enerji sarfetmeni gerektirse de bunlari yaparken esas yoluna karar verirsin.

Yine karma karisik yazdim kusura bakma, Bakuden hormetler…